Ana içeriğe atla

Pozitif Öğretmenlik

Pozitif Öğretmenlik kavramı bir süredir üzerinde durduğum üzerine kafa yorduğum bir kavramdı. Araştırmalarım sonucunda böyle bir modelin olmaması beni biraz daha heyecanlandırdı ve çalışmalarımı yoğunlaştırmaya karar verdim.

Newton’un hareket kanunun 3 maddesinde der ki:
“Etki olmadan tepki durumu ortaya çıkmaz. Ve her tepki yeni bir tepkinin etkisi olmaya adaydır.”


Yani güzel dostlarım her bir olay ve hareket evrenin kendi içindeki etkileşimi ile ortaya çıkıyor diyordu Newton. Bu doğruydu. Peki bunu insan bedenine indirgemek mümkün müydü?

Evrenin kendi içinde bir etkileşimi olduğu gibi “zihin-beden” arasında da sağlam bir etkileşim vardır.  Düşünce tarzınız, doğal olarak bu düşünme tarzınızın sizde yarattığı duygu hali, vücudunuzda salgılanan hormonları belirler. 

Mutluluk hormonu endorfindir. Bilimsel araştırmalar gösterir ki pozitif düşünen bir insanın negatif düşünen bir insana oranla ortalama %68 daha fazla endorfin salgılar. Bu daha mutlu, daha huzurlu, daha sağlıklı bir yaşantı demektir.


Pozitif Öğretmenin özellikleri nelerdir?
  • Demokratiktir,
  • İyi bir dinleyici, iyi bir anlatıcıdır,
  • Sınırları net olarak çizer,
  • Araştırır, öğrenir, öğretir,
  • Yenilikçidir,
  • Öğrencilerinin keşfetmelerine izin verir,
  • İşbirlikçidir,
  • Mesleki heyecanı yüksektir,
  • Yukarıdaki tüm maddeleri uygularken hepsinden önemli pozitiftir.


Peki bu pozitif düşünmeyi öğretmenliğe nasıl uygulayacağız?



İnsan beyni kolay ikna olan bir yapıda değildir.  Bu nedenle beynin pozitif düşünebileceği  ortamı oluşturmak elzemdir. Bu noktada 5 ana temel üzerine oturttuğum pozitif öğretmenlik kavramına beraber bakalım. 

1- Güvenli Ortam Yarat          
Bir çocuğun özgürce hareket etmesi çok önemlidir. Bunun için güvenli bir ortama ihtiyaç vardır. Ortamın güvenli olup olmadığı konusunda ki kararı çocuğun vermesi her zaman mümkün olmuyor. Bu noktada iş biz öğretmenlere düşüyor. 

Güvenli bir ortam çocuğun özgür hareketine, özgür keşfine imkan vermek demektir. Özgürlük olgusu endorfin hormonu ile ilişkili olduğu noktalara sahiptir. Bu nedenle onların özgür keşif sürecini desteklemek bizim için önemlidir. Güvenli öğrenme ortamını oluştururken şunları göz önünde bulundurmalıyız:

  • Fiziki riskleri göz önünde bulundur ve bunların önüne geç,
  • Çocuklarını görüş açında tut,
  • Yardım etmeye hazır ol,
  • Gerekli durumlarda sözel ve tensel temasta bulun (GEREKLİ DURUMLARDA)




 2- Araştır,  Geliştir, Paylaş

Daha çok değil geçen sene insan vücudunda  “Mezenter”  isminde bir organın keşfedildiğini biliyor musun? Ispanak yapraklarını fonksiyonel insan kalp dokusu üretmede kullandıklarını biliyor musun? Evrenin en büyük haritasının daha yeni oluşturulduğunu biliyor musun?
        

Her an dünyada yeni şeyler keşfediliyor. Bir “öğretmen” olarak bu keşiflerin, değişimin, gelişimin dışında kalmak mesleki çürümeyle eşdeğerdir. 

Örneğin 1900’lü yılların başında ortaya çıkan montessori yaklaşımını hiçbir modern güncelleme yapmadan kullanmak eğitimsel bir intihardır. Çünkü dünya o zamandan bu yana çok gelişti çok değişti. İşte bizimde bu gelişime ayak uydurmamız gerekiyor. Bize verilen bilgileri doğru kabul edip uygulamadan önce düşünmeliyiz, sorgulamalıyız, ben buna ne katarımı düşünmeliyiz.
        

Ülkemizde iyi öğretmenler var iyi insanlar var. Ancak hepsi kendi kabuğunda yaşıyor. İyi öğretmenlerin kabuğunu kırmaları öğrendikleri, uyguladıkları iyi şeyleri diğer meslektaşları ile paylaşmaları gerekmekte. Aksi halde herkesin kendi deneyimleri kendisi ile ölüp gitmeye mahkumdur.        




İnsanların kimisi öğrenmeyi içsel bir güdüyle yaparken bir kısmı ise öğrenmeye  karşı tepkisizdir. Bu noktada bir öğretmen olarak bizim kendimize şunu sormalıyız: “Ben öğrenmeye nasıl bakıyorum, araştırıyor muyum, öğreniyor muyum?

Bu soruyu dürüstçe cevaplamınız gerekir. Çünkü bu sizin nasıl bir öğretmen olduğunuzun da bir ipucudur. Öğrenmeyi sevmeyen bir öğretmenin çocuklarına öğrenmeyi sevdirmesi oldukça zordur. Öğrenmeyi seven bir çocuk öğrenmenin mutluluk veren bir eylem olduğunu kavrar.

3- Tutarlı ve Net Ol

Bildiğiniz üzere birçok anne-baba tutumu vardır. Demokratik, aşırı izin verici, otoriter, aşırıcı koruyucu, tutarsız tepkili… Sizce bunlardan en tehlikelisi hangisi olabilir? Eğitim araştırmacılar der ki en tehlikelisi “Tutarsız Tepkili Aile Tutumu”dur. Çünkü çocuk için davranışın sonucunun devamlılığı çok önemlidir. Bir çocuk düşünün oyuncaklarını toplamadığında kimi zaman tepki gösterilmiyor, kimi zaman fiziki şiddet, kimi zaman sözel olumlu iletişim kuruluyor. Sizce bu çocuğun hareket kontrolü gelişir mi? Peki psikolojisi? Özgüveni? İşte bu noktada bu tutumları öğretmenliğe uygulamak mümkün. 

Her öğretmenin öğretmenlik tutumu farklı olabilir. İzin verici, demokratik, aşırı otoriter gibi… Şu an konumuz hangisinin doğru olduğu değil. Bizim için önemli nokta şu anda tutarlı olmamız.

Sınıflarımızın belli kuralları yada sosyal antlaşmaları vardır. Bu kuralların çocuklara çok iyi açıklanması, anladıklarına emin olunması gerekir.  Cümleleri kısa ve net şekilde kurmak çok önemlidir. Çocuğa bilmediği(anlamadığı) bir kuraldan dolayı tepki göstermek ummadığınız kadar olumsuz sonuçlara yol açabilir. 

Örneğin: Kıbrıs’a tatile gittiniz araba kiraladınız. Güzel bir müzik eşliğinde sürüyorsunuz ve bir yandan da çubuk kraker yiyorsunuz. Polis sizi görüyor, kenara çekmenizi istiyor. Size ceza yazıyor. Çünkü Kıbrıs’ta araba kullanırken bir şey yemek ve içmek kesinlikle yasaktır. Bu kuralı bilmiyorsunuz ve bundan dolayı ceza yiyorsunuz. Ne hissedeceğinizi bir düşünün. Çocuğunda bilmediği/anlamadığı bir kuraldan cezalandırılması işte aynı hissi yaratacaktır.

Kurallarımız çocuklar tarafından anlaşıldığında uygulaması kalıyor geriye. Sınıftaki her kural sınıftaki her çocuk için her zaman aynı değerde geçerlidir (Eğer çocuğumuzun sağlıksal bir problemi yoksa). Bu anlamda tutarlı ve sınırları belirgin bir tutumla çocuklarımıza yaklaşmamız onlar için davranışlarının sonuçlarını tahmin edilebilir kılar. Bu da özgür hareketin önemli elementlerinden birisi olarak karşımıza çıkar.

4- Ulaşılabilir Ol


Eğitimde bir üçgen işbirliği vardır. Okul-Aile-Çocuk… Bu üçgenin en önemli noktasında öğretmen bulunur. İletişime açık ve ulaşılabilir bir öğretmen bu işbirliğinin kanallarını en doğru şekilde organize edebilir. 

Çocuklarınız ile velileriniz ile aranıza iletişimi engelleyen bir duvar örmüyorsanız sorunları daha erken görüp başlangıcında müdehale edebilirsiniz.

Çocuklarınızın size haftasonu olanları pazartesi anlatırken sabırla ve ilgiyle dinleyin. Cümleler arasında aile yapısı ile ilgili birçok sır verecek. Ya da çocukların oyun oynarken onlara katıl. İkili ilişkileri, toplumsal rolleri, ilgileri, sorunları hakkında bir çok sır verecekler size. Ya da bir veliniz sizinle bir sorunu paylaşırken lütfen yargılayıcı olma dinleyici ve işbirliğine açık ol.

İletişimi engelleyen duvarları kaldır, bunu da çevrene hissettir.,

5- Kendine Zaman Ayır, Yaşamın Tadını Çıkar


Bazı sıfatlar doğuştan gelirken bazıları sonradan edindiğimiz sıfatlardır. Kimi zaman bu sıfatlardan uzaklaşmaya ihtiyaç duyarız. Böyle anlarda kendimize sığınaklar yaratmalıyız. Kiminin sığınağı yalnız kalmakken kiminin sığınağı arkadaşları ile dışarı çıkmaktır. 

Bunun yanında kendi ilgilerimize, hobilerimize ihtiyaç duyarız. Çünkü bunlar olmadan mutlu olmak çok zordur. Mutsuz bir yaşamda pozitif kalmak ise imkansızdır. Yaşam eğlenceli bir olgudur. Bunu küçük hesaplar küçük mutsuzluklarla harcamak içinde çok kısadır. 




Pozitif kalın öğretmenliğinizin tadını çıkarın. Tabi hayatınızında…